23 Aralık 2012 Pazar

İÇ DÖKMELERİM/ MASAL DEYİP GEÇMEYİN

Daha önceki bir yazımda (İç Dökmelerim/Sakıncalı), 12 Eylül öncesi  Cem Yayınevi'nin, Arkadaş Kitaplar dizisinden çıkan, sonraları darbecilerce yasaklanan kitaplar üzerindeki görüşlerimden ve o tür çocuk kitaplarına duyduğum özlemimden söz etmiştim. Bu gün, kitaplığımı düzenlerken; sözünü ettiğim diziden, Andersen'in 1976 basımı, "Karlar Kraliçesi" adlı masalının ilk sayfalarına şöyle bir göz attım. Okuduğum birkaç paragrafı sizinle paylaşmak istiyorum.

".... Kara yürekli bir büyücü yaşardı eskiden. Büyücülerin en kötüsüydü.
İşte bu büyücü, günün birinde bir ayna yaptı. Aynanın bir özelliği vardı: Güzel şeyleri çarpıtıyor, çirkin şeyleri ise olduklarından on kat çirkin, on kat büyük gösteriyordu. Çiçekli yemyeşil ağaçlar, büyücünün aynasında haşlanmış ıspanak gibi görünüyorlardı; yakışıklı delikanlılar, eciş bücüş yaratıklara dönüyorlardı (.....) Kafalarından güzel bir düşünce geçiyorsa, alınlarında derin çizgiler beliriyordu.
Büyücü aynasını yapıp bitirince, ellerini sevinçle oğuşturdu. Ünü her yana yayılacaktı artık. Büyücülük okulundaki öğrencilerini çağırdı; "Bu aynayı dünyanın dört bir bucağına götürün, herkes baksın ona," dedi.
Öğrenciler aynayı her yere taşıdılar, herkese gösterdiler. Sonra, gökyüzüne çıkarıp meleklerin yüzüne tutmak istediler. (....) Sonunda çok yükseklere çıktıklarında, ayna kayıverdi.Yeryüzüne düşüp parçalandı. Binlerce, milyonlarca, milyarlarca parçaya bölündü. Kum tanecikleri gibi ufalandı. Bu da, büyük bir mutsuzluğa yol açtı.
Yelin savurduğu ayna parçacıkları bazı insanların gözlerine kaçtı. O insanlar dünyayı başka türlü görmeye başladılar. Çevrelerinde ne varsa, hepsi kötü, hepsi çirkindi sanki.
Ayna parçacıklarının bazıları da yüreklerine saplandı insanların. O yürekler katılaşıverdi, soğudu, yüreklikten çıkıp buz kesiliverdi. Bazı parçacıklar evlerin pencerelerine, camlarına yapıştı. O pencerelerden bakanlar kardeşlerini, arkadaşlarını birer düşman olarak görmeye başladılar.
Gözlükçüler de, bazı parçacıkları hiç bilmeden gözlük camlarına karıştırdılar. O gözlükleri takanların neler gördüklerini artık siz düşünün!
Bütün bunlar, kara yürekli büyücüyü çok eğlendirdi, katıla katıla güldürdü.
Aynanın bazı parçacıkları da havaya saçılmıştı, onlara ne olduğunu birazdan öğreneceksiniz......

 
Masalın bu küçük bölümünde sözü edilen  kara yürekli büyücü, gerçek dünyadaki beyin yıkayıcı "büyücüler"i  çağrıştırmıyor mu? Silahların patladığı, bombaların atıldığı, gençlere potansiyel suçlu gözüyle bakıldığı, çok sayıda insanın öldüğü, kadınların şiddet ve zulüm gördüğü, terörist gözüyle bakılan gazetecilerin cezaevlerine tıkıldığı, toplumun kamplara bölündüğü şu günlerde bizlerin gözlerine de masaldaki cam kırıklarından parçacıklar kaçmış olmasın!  Bütün bu olumsuzluklar insanları etkisi altına almışken, bizim gerçek dünyamızdaki kara yürekli büyücülerin; keselerini doldurup, bizi köşelerinden seyrederken kahkahalarla güldüklerini duyuyor gibi oluyor kulaklarım.

Belki de, 12 Eylül darbecileri yapmışlardı bu aynayı, işte o zaman dağılıp saçılmıştı kırıkları ortalığa. Alıntı yaptığım türdeki kitapları yasaklamaları da yaptıkları büyüyü, ancak okuyan kişilerin bozabileceğini düşünmüş olmalarındandır. Günümüz kara büyücülerinin de kitap yasaklama istekleri var ama çekiniyorlar; o günden bu güne dünya değişti çünkü. Yine de bir yolunu buldular; koyun kırpar gibi, kitap sayfalarını, satırları, paragrafları kırpıyorlar, şimdilik!..

Masal deyip geçmeyin, günümüzdeki pek çok çocuk kitabıyla karşılaştırıldığında, masallar mı daha gerçekçi, yoksa, şu son yıllarda yazılan çocuk kitapları mı, diye sorarsanız, yanıtım; "masallar" olacaktır.      

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder