22 Aralık 2012 Cumartesi

HAYATIN İÇİNDEN/ KÜRT KOMŞULARIM


Evimin bitişiğindeki  dört katlı binada oturan komşularımın hepsi Kürt. Nedense (nedeni belli ama, yine de ben 'nedense' demeyi tercih ettim), bir arada yaşamayı ve birbirlerine yakın oturmayı tercih ediyorlar. Kürtlerle Türkler arasındaki  sorunların iyice yoğunlaştığı, pek çoğunun birbirine düşman gözüyle baktığı, sosyal paylaşım sitelerinde (özellikle Kürtler'e)  hakaretler edildiği şu günlerde Kürtler'le bir arada yaşayan ben, deneyimlerimi ve onlarla olan komşuluk ilişkilerimi konu edeceğim bu yazımda. Zor bir konu seçtiğimin farkındayım, ama siyasi söylemlerle beyinlerin yıkanmaya çalışıldığı, birtakım ideolojilerin silah dayar gibi insanlara dayatıldığı bu dünya düzeninde halktan birilerinin, kendi 'bağımsız' düşüncelerini, deneyimlerini, gözlemlerini anlatması gerektiğine inanıyorum.

Oturduğum mahallede apartmanlara rastlansa da, müstakil evler çoğunluktadır. İşte bu özelliği nedeniyle, komşuluk ilişkileri hâlâ sürmekte. Yine de, komşularıyla ilişkisi olmayan ben, pek tanımam kimseyi. Onlarla kendi arama sınır çizmeye özen gösteririm. Komşularım da belki bu nedenle resmi davranırlar, kadın erkek çoğunlukla 'Hocam' diye hitap ederler bana. Ne zaman ki, karşımdaki dört katlı binaya Kürtler yerleşti, benim komşuluk ilişkilerimde değişiklik olmaya başladı. Bu yeni komşularım; çizgilerimi kaldırmaya, beni aralarına almaya kararlıydılar. Her balkona çıkışımda, kapı önünde karşılaşmalarımızda selam verdiler bana. Hal hatır sormadan geçmiyorlardı yanımdan. Hatta, ihtiyacım olursa, seve seve yardım edeceklerini belirtiler. Ne de olsa, tek başına yaşayan bir kadındım onların gözünde. Elimde paketlerle alışverişten döndüğümü gördükleri anda, yardıma gönderirler çocuklarını ya da kendileri gelirler yardıma.. İnsan böyle sıcak yüzler, sıcak tavırlar karşısında yumuşuyor, araya koyduğu mesafeleri kaldırıyor. Seyrek de olsa, ortak konularımız pek olmasa da davetlerini kıramayıp onlara çay içmeye gider oldum. Kültürümüzde var karşılıklılık, ben de onları davet ettim. Gelmediler ama...

Kürt komşularımla olan bu sıcak ilişkiler, sanırım biraz yadırganıyordu, Türk komşularım tarafından. Perde arkalarına gizlenip gizli gizli gözetlemeleri, yüzüme baktıklarında bakışlarında hissettiğim farklılık bende böyle bir izlenim uyandırıyordu. Belki onlar da haklıydı, çünkü Kürtler, çevredeki Türkler içinde yalnızca benimle ilişki halindeydiler. Beni daha güvenilir bulduklarından mı, okuyan yazan biri olduğumdan mı, çevre kadınlarına göre daha farklı giyindiğimden mi, onlara karşı önyargısız olabileceğimi düşündüklerinden mi!.. Bilmiyorum... Aslında Kürt komşularımla  sınırlı da olsa yaşadığım bu ilişki, beni tedirgin etmiyordu, desem yalan söylemiş olurum. Hani, kamplara bölünmüş bir ülkenin insanlarından biri olarak, yanlış kampta yer almışım gibi...

Şu son seçim gecesi, müthiş derecede moralim bozuktu. AKP oyların yarısını toplamış, tv'lerin gösterdiği sokaklarda, seçmenleri sevinç gösterilerine başlamışlardı. Muhafazakarlaşmak; kadın haklarında geriye gidiş demekti, din tüccarlarının artması demekti, bilimden uzaklaşmak demekti, dikdatörlüğe kadar gidebilecek bir yolun başlangıcı demekti. Bütün bunları düşünmekten içim sıkılmış, karamsarlığa bürünmüştüm. Biraz hava almak için balkona çıktım. Kürt komşularımdan gelen kahkaha seslerini duydum.  BDP'lilerin seçim başarısı  fena değildi, neşeleri ondandır diye düşündüm. Neşelenmek, mutlu olmak istiyordum ben de... Pijamalarımı çıkardım, giyindim, Kürt komşularımın zilini çaldım. Balkona çıkıp "Kim o" diye seslendi birisi. Balkonlarında oturan Türk komşularımın bakışlarını üzerimde hissettim. Ama, ben madem ki mutsuzdum, mutlu olan birilerinin mutluluğunu paylaşırsam, bu duygudan kurtulabilirim, diye düşündüm. Kapı açıldı; içeri girdiğimde, apartmandaki bütün Kürtler'in bir araya toplandığı salonda, sevinç ve saygıyla karşıladılar beni. Çay içtik birlikte, pasta ikram ettiler bana. Ertuğrul Kürkçü'nün ve Sırrı Süreyya Önder'in milletvekilliğini kazanması gurur ve mutluluk kaynaklarıydı. Ben ise mutsuz olduğumu, bu mutsuzluğuma, AKP'ye oy veren Kürtlerin de neden olduğunu söyledim. Biraz sitem ettim onlara...

Evime döndüğümde, kendimi biraz daha rahatlamış hissettim. Aradan zaman geçti, AKP'nin Atatürk'e ve cumhuriyet değerlerine saldırıları artırdığı günlerden birine denk gelen bir ulusal bayramda, bir tepki, belki de  çaresizlik duyguları içinde oluşum nedeniyle, umudumu asar gibi bayrak astım balkonuma. Fakat bir yandan da Kürt komşularımın "Sen de mi ırkçısın Hocam" diye sitem ettiklerini duyar gibi oldum. Türk komşularım ise: "Sonunda yola geldiniz mi Hocam!" diyorlardı sanki!

Kitap Fuarı nedeniyle İstanbul'da kaldım bir süre. Evime döndüğümde, işinden dönen Kürt komşum, beni kapının önünde görünce, sevinç içinde gelip boynuma sarıldı sıkı sıkı. Evine davet etti ısrarla. Benim sevgili Türk dostlarım ise, bana sık sık telkinde bulunuyorlar: "Taşınsana Allah aşkına o mahalleden, Kürt mahallesi oldu orası!"
Duygulu ve duyarlı insanlarının içini acıtan pek çok olayın yaşandığı bu günlerin, en kısa sürede sona ermesi, en büyük dileğim.            

       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder