8 Aralık 2012 Cumartesi

OKUMALAR/ ÇOCUKLARIN SINIRLANAN DÜNYASI


Çocuklar için yazılmış kitaplar evimize girmezdi benim çocukluğumda. Yaşadığım küçük kasabada, kitabevi olmayışındandı belki de... Ara ara okulumuza, nereden geldiğini bilmediğim, din ağırlıklı öykü kitapları ile, şimdi yazarını anımsayamadığım macera kitapları serisi gelir; babam satın alırdı, daha çok ağabeyim için (belki de ağabeyimin kandırmasıydı). Ağabeyim onları saklar, biz kızların okumasına engel olurdu. Ne yapar eder, hırpalanmayı göze alır, evi didik didik arar, bir biçimde ele geçirmeyi başarırdım kitapları. Babam, köy enstitüsü mezunu bir öğretmendi; bu nedenle, büyüklere göre yazılmış çoğu klasik türde kitaplar da vardı evimizde. Çoğunlukla sıkılmadan okurdum onları, pek bir şey anlamasam da.

Bir yerlerde okumuştum, eskiden Rus evlerinde akşamları topluca kitap okunurmuş. Şaşırmadım bunu duyunca. Bizim evde de, akşamları kitap okuma alışkanlığı vardı. Dostovyevski'nin Ezilenler'inden tutun da, ders kitaplarındaki küçük öykülere dek ne bulunursa okunurdu. Daha sonraları, ortaokul çağlarına geldiğimde, okuma yazması olmayan anneme, İnce Memed, Akşam Güneşi gibi romanları okumuştum büyük bir zevkle. Benim okuldan dönüşümü dört gözle bekler, merak içinde okuduğum romanı dinlerdi, sevgili anneciğim. Şimdi düşünüyorum da, ailece en mutlu olduğumuz anlar, akşamları yaptığımız toplu okuma etkinlikleri sırasındaydı. Bendeki okuma sevgisinin başlangıcı o yıllara dayanır.

Buradan yola çıkarak asıl gelmek istediğim konu başka. Son yıllarda artık, çocuk ve gençlere yönelik kitaplar yazılıyor. İyi de oluyor! Fakat bu durum, aynı zamanda bir sakıncayı da beraberinde getiriyor. En başta gerek 'ahlaki' gerek ticari kaygılarla çocuğa/gence anlatılan dünya, gerçek dünya ile pek bağdaşmıyor. Özellikle bizim gibi muhafazakar toplumlarda yazara, 'toplumun geleceği açısından' gibi görüşler öne sürülerek  birtakım kısıtlamalar, sansürlemeler getiriliyor. Pek çok yazar da, sırf kitabının basılması ya da kendisi de o kafa yapısında olduğu için, bu görüşü onaylayabiliyor.

Örneğin, eğitim sisteminin kokuştuğu, öğretmenlerin yeterli pedagojik formasyona sahip olmadığı, eğitimlerinin yetersizliği, çoğunlukla otoriter kafa yapısına sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu olumsuzluklar yüzünden çocuklar ve gençler olumsuz etkilenmekte ve acı çekmektedirler. Kişilikleri örselenmekte, kendilerine olan güvenleri sarsılmaktadır. Ahlaksal yozlaşma sonunda, ensest, pedofili, taciz küçük büyük ayırmadan herkesin başına gelebilecek durumlardır. Yazar, eğer çağına tanıklık edecekse, bu durumları anlatmalıdır ya da anlatmaktadır. İşte, böyle içerikteki bir kitabı yayınevine bastırmak, neredeyse olanaksızdır. Yazardan beklenen, öğretmenlere övgüler düzmesi (ticari kaygıları nedeniyle); üzntü verici karamsar olayları anlatmaması (buna da duygu sömürüsü yapmak deniliyor); seks ve cinselliği ağzına bile almaması; eserde içki, sigara laflarının hiç geçmemesi, genç ve çocuk dili böyledir deyip argo ve küfürlü sözcükler kullanmaması, anne ve babaya karşı saygı ve sevgi uyandıran bir içerik taşıması, politik konulara değinilmemesi vb... Oysa, çocuk zaten yaşadığı dünyada, büyükleri tarafından sakıncalı görünen tüm olaylar ve kişilerle iç içe yaşıyor. Gençler ve çocuklara karşı neden ikiyüzlük yapılması gerektiğini anlayamıyorum!

Şimdi, tekrar çocukluğuma dönecek olursam; çocukluğumda okuduğum bütün kitaplarda (Ezilenler, Akşam Güneşi, Sefiller, İnce Memed vb...) Yukarda sözünü ettiğim, şimdilerde sakıncalı görülen her türlü kavram (aşk, argo, küfür, isyan, politika, hüzün hatta seks, içki, sigara...) vardı. Artık büyüdüm, bu okuduklarımdan dolayı, kafadan sakat bir olmadığım gibi, okumaya karşı yerleşmiş sevgim nedeniyle, sorgulayan, düşünen, yerine göre isyan eden, zamanı gelince küfreden biri oldum. Durumumdan da hiç şikayetçi değilim.

Dikkatimi çeken başka bir konu ise, bazı ailelerin çocuklarına hep tek yanlı kitaplar okutması ya da okuması. Oysa, hayat tek yönlü değildir, içinde; siyaset, macera, romantizm, yönetilme/yönetme, tarih, psikoloji, sosyoloji türü konuları barındırır. Çocuklarının entellektüel, sorgulayan, meraklı, toplumsal olaylara karşı ilgili, sorumlu ve bilinçli insanlar olmalarını istiyorlarsa, bu tek yönlü okuma yanlışlığına son vermeleri gerekir.
Kitapların bu kadar yaygın olmadığı dönemlerde,  küçük büyük ayrımı yapılmadan topluca masallar dinlenilirdi. Bu masallarda; yönetenleri, yönetilenleri, yoksulları zenginleri, aşkları, iyileri,  kötüleri içinde barındıran küçük bir dünya modeli çizilirdi dinleyenlere... Çocuk ve gençlere yönelik kitaplara sınırlama getirerek, onların dünyalarını küçültmeyelim, diyorum ben.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder