20 Ekim 2012 Cumartesi

SOKAK GÜNLÜĞÜMDEN/OTURALIM MI BİR BANKTA KADIN KADINA

Biz kadınalar ne çabuk kaynaşıyoruz kendi aramızda! Bir AVM'de giysi mağazasını dolaşıyordum. Göz göze geldik. Dudaklarımızda gülümseme, çekingen adımlarla yaklaştık birbirimize. Ne konuştuğumuzun önemi yoktu, şuradan buradan, lafladık işte öylesine... Sonra, çoğu kadının yaptığı gibi, tepeden tırnağa süzdük birbirimizi.
"Elbiseniz," dedi, "ne güzel, ayakkabılarınızla da uyum içinde!"
Yüzü hüzünlüydü. Sesi de hüzünlendi; "Elbise giymeyi çok severim; ama...  göbeğimmmm!" dedi, elini çökertecekmiş gibi göbeğine bastırarak. Sıradan görünümlü, aslında hiç de kilolu olmayan bu kadının göbeği biraz çıkkındı.Ona güzel şeyler söylemek geldi içimden; iltifatına karşılık olsun diye değil; hüznünü giderecek  şeyler duymaya ihtiyacı var gibi geldiği için bana. "Ama," dedim, "spor giyinmişsiniz; çok yakışmış size! Bayılırım ben spor giysilere!"
Bazen böyle saçmalarım işte; hüzünlü olduğunu düşündüğüm bir kadına, çok yakışmış giysiniz, demekle onun hüznünü giderebilir miyim hiç! O da etkilenmedi zaten. Söylediklerimi duymamış gibi baktı yüzüme. Sesindeki ve yüzündeki hüzün, gözlerine de yansımıştı. Merakımı, sorularımı, duygularımı da peşinde sürükleyerek yavaş adımlarla uzaklaştı yanımdan. Sessizce seslendim arkasından: Oturalım mı bir bankta kadın kadına!

Wirginia Woolf'un, anlattıklarıma benzer bir öyküsü vardır. Bir trenin kompartımanında, karşısında oturan bir kadın ilgisini çekmiş; bu kadından etkilenerek, Bayan "Bennett ve Bayan Brown" adlı eserini yazmıştır. Bir bölümünü alıntılıyorum:

"Temiz fakat yıpranmış, abartılı düzenliliği paçavralardan veya kirden daha fazla fakirliği çağrıştıran yaşlı hanımlardan biriydi: Her şeyi ilikli, bağlı, tutturulmuş, yamanmış ve temizlenmişti. Ona ıstırap veren bir şeyler vardı, görünüşü kederli veya endişeliydi, üstelik çok da ufak tefekti. Temiz, küçük botları içindeki ayakları yere ancak değiyordu. Ona bakacak kimsesinin olmadığını, kararlarını kendi başına vermesi gerektiğini, senelerce önce terk edildiğini ya da dul kaldığını, belki de tek oğlunu büyüterek geçirdiği sıkıntılı, ziyan olmuş bir hayatı olduğunu ve oğlunun artık kötü yola sapmaya başladığını hissettim."

AVM'deki kadınla ilgili benim meraklarım ve hislerim de bunlardan pek farklı değildi. Ah, bir bankta yan yana oturup konuşabilseydik! Konuştukça laf lafı açar; anlatma sırası bana geldiğinde belki ben de ona içimi açardım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder