"Bir insanda, insanlığın bütün halleri bulunur." diyor Montaigne, Denemeler'inde.
Her insanda, insanlığın bütün halleri bulunur mu bilmem ama ben uzun yıllar 'hastalıklı' bulduğum durumları kendime yakıştıramadığımdan; iyi kalpli, paylaşımcı, kimseye acı çektirmek istemeyen, yüreği sevgi dolu, ikiyüzlülükten uzak biri olarak düşünmüşümdür kendimi, öyle olmaya da çalışmışımdır hep. Narsistlik, bencillik, mazoşistlik, cimrilik, sadistlik, cahillik, korkaklık, ikiyüzlülük bana göre değildi. Sözde; insanlık durumlarının yarıdan çoğunu silmiştim kendi karakterimden, kişiliğimden, davranışlarımdan ( "sözde" diyorum, silmenin mümkün olmadığını anladım yıllar içinde). Kısacası insanlığın şeytani yanlarından arınmış kanatsız bir melektim; ama, pembe dizilere konu olacak kadar da komiktim, eksiktim; çokça da aptaldım. Belki bu yüzden pembe gözlüklerimi gözümden hiç çıkaramıyordum. Benim için, kamufle olmanın en iyi yollarından biriydi bu!
Yaşanmışlıklarım artıp olgunlaştıkça, eksiklerimi tamamlamam gerektiğini düşünmeye başladım;
-Eski ilişkilerimi yeniden gözden geçirdim; hoşlanmadıklarımı, onlarla birlikteliğimin zaman kaybından başka bir işe yaramadığını düşündüklerimi ayıkladım, attım hayatımdan. Ben şimdi vefasızım onların gözünde; narsist ve bencilim; hatta, sadistim.
-Beni aptal sandıkları için yaşamıma müdahale etmeye kalkışan, bana akıl verip yönlendirmeye çalışan, izin verdiğim için beni güden çok bilmişleri def ettim gitti başımdan. Kafama göre yaşamaya başladığım için, onların gözünde serseri, ahlaksız, aldırmaz ve saygısız biri oldum artık.
-Yaşadığım acı günlerde,yanımda görmeyi umduğum, buhar olup uçuveren aile yakınlarına kapılarımı telefonlarımı ve yüreğimi kapattım. Kendi edindiğim dostlar yetiyor bana. Şimdi aile yakınlarının gözünde, uzak durulması gereken; soğuk, yalnız, belki yardım etmek zorunda kalacakları biriyim ben. Onlara karşı melek gibi davranmaktan vazgeçtiğime göre kimbilir, belki de şeytanın tekiyim artık.
- Çevremdeki, sırtımdan geçinmeyi alışkanlık edinmiş, hep kendi çıkarlarını gözönünde bulunduran cimri ve bencilleri de attım sırtımdan. En korkunç yakıştırma ve iftiralar onlardan geldi, yazmayayım buraya...
-Tutumlu olma, tüketicilikten uzak kalma adına, kendime karşı yaptığım cimriliği bıraktım. Güzel giysiler alıyor, gezilere katılıyor, iyi lokantalarda (bütçem elverdiği kadarıyla) karnımı doyuruyorum. Savurgan, başına buyruk diyenler oluyor bana.
Kendimi tamamlama konusunda başarısız olduğum tek konu, annelik duygusundan arınamamış olmam. Oysa ben, çocukları için saçlarını süpürge eden annelere acıyan, ayaklarının altında cennet filan istemeyen, dünyaya ve kadınlara yapılan 'övgü' dolu yakıştırmalara karşı olan bir anneyim.
SONUÇ: Kendimi tamamladıkça, özgürleştim. Özgürlük ne güzelmiş yahu!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder