17 Ağustos 2012 Cuma

EŞEĞİN SIRTINA ODUN YÜKLEMEK



         Orda bir ev var uzakta....


Memleketin hali, dünyanın gidişatı, Hükümet'in izlediği dinci politikalar sonucu oluşan trajikomik durumlar, yaşanan hukuksuzluklar, gasp edilmeye çalışılan özgürlükler, yeni eğitim sisteminin torunlarım üzerinde yaratabileceği tahribatların neler olabileceği İstanbul'dan gelip, Eflani'nin Bostancı Köyü'ne ayak bastığım ilk gün, gündemimden çıktı hemen. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek yeni bir gündem oluştu kafamda: Eşeğin Sırtına Odun Yüklemek!

Sabahın erken saatlerinde taksiden indim. Beklediğim gibi, sis bulutlarının ve müthiş bir sessizliğin içinde buldum kendimi. Oyalacak zamanım yoktu; bavullarımı bir kenara bıraktım hemen. Bahçe kapısını açacağım. Açacağım ama, açabilirsen aç bakalım! Uğraştım, didindim; pas tutmuş asma kilitte, bir milim olsun kıpırdatamadım anahtarı! Çaresizlik içinde sağa sola bakınırken, imdadıma pratik zekam yetişti. Övünmek gibi olmasın; gücümle değil, zekamla açtım kapıyı. Acayip bir gurur kapladı benliğimi. Başım yukarılarda, bir tören havasında bahçeye girdim.

Çok soğuk geçen kış aylarında donmaması için toprağa açılmış bir çukura gömülü bulunan su vanasını açmaya gelmişti artık sıra. Çukurun üzerine, yalıtım amacıyla kat kat yerleştirdiğim straforları bir bir kaldırdım. Bir de ne göreyim, köstebek hazretleri işgüzarlık yapmış; çukuru, toprak yığınıyla doldurmuş. İçinde solucanlar, sülükler, kırkayaklar, adlarını bilmediğim irili ufaklı böcekler fink atıyorlar. Onları öyle mınkış mınkış mınkış görünce ürperdim, bir hoş oldum. Ne olursa olsun, vanayı açmak zorundaydım ve biraz önce benliğimi kaplayan gurur duygusu beni cesaretlendiriyordu.

Ellerime birer naylon torba geçirdim. Haşereleri görmezden gelerek, vanaya ulaşıncaya dek avuçlarımla boşalttım çukurdaki toprağı. Terslikler, peşimi bırakmamaya kararlıydı ne yazık ki! Bu kez de, su borusuna perçinlenmiş gibi, vananın kolu dönmüyordu. "N'apabilirim?" diye düşünürken-daha pratik zekam harekete geçmemişti-bahçe duvarının az ötesinde en yakın komşum Şeref'i gördüm (kol işçiliğinden emekli, ellili yaşlarında). İşin kolayına kaçtım: Yardım istedim ondan. Hemen geldi, pıt diye açıverdi vanayı.


Komşum Şeref.

Çömeldiği yerden doğrulmadan, bıyık altından gülerek anlatmaya başladı:
"Dokuz kadın bir olmuş, ormandan kestikleri odunu eşeğe yükleyememiş. Zayıf, güçsüz, düşkün bir adam gelmiş, eşeğin sırtına odunu (tek başına) yüklemiş!"
"Pöh!" dedim içimden, "köylü mantığına bak!" Tepki vermeye değer bulmadım.
Ben tepkisiz kalınca, anlamadığımı sandı, aynı olayı, sözcük dağarcığı kıt olduğu için, abartılı el kol hareketlerinin yardımıyla yeniden anlattı. Bir kez daha anlatmasını önlemek için;
"Bak Şeref" dedim, "dokuz değil, doksan dokuz erkek birlik olmuş, bir tepsi suböreği yapmak istemişler; yapamamışlar (Köydeki kadınlar, hamur işleri konusunda çok ustadırlar, erkekler yumurta kırmayı bile bilmezler). Zayıf, hasta, düşkün bir kadın gelmiş, suböreğini tek başına yapmış.
Yanıt vermedi. Bıyık altından gülme sırası bana gelmişti.

Konu burada kapansa iyiydi; kapanmadı... Geldi, "Eşeğe tek başıma odun yükleyebilir miyim?" sorusuyla yeni bir gündem olarak çıktı karşıma! Gözümün önünde; yere dağılmış odunların arasında karşıma dikilmiş, öylece kıpırdamadan duran ve yükünü yüklememi bekleyen bir eşek belirdi. Düşgücümün ışığında, çeşit çeşit yöntemler deneyerem, odunları eşeğe yüklemeye çalıştım; ama, boşuna!

Baktım işin içinden çıkılacak gibi değil; üstelik gittikçe daha da çıkmaza giriyorum, kendimi bir güzel azarladım: "Aptal kadın, kendine gelsene sen! Kafa yorduğun şeye bak! Böylesine saçma gündemleri, yalnızca egemen güçler; yarattıkları skandalları, akla ziyan açıklamalarının sonunda düştükleri rezil durumları, nedeni oldukları ve toplumda infial yaratacak olayları, insanlık zararına yaptıkları uygulamaları örtbas etmek için ortaya atarlar! Şimdiki zamanda eşek mi, eşeğe odun yükleyen kadın mı, ormanları istediği gibi talan eden köylü mü kaldı? Ormanları ve orman arazilerini, yalnızca, halkın seçerek iktidara getirdiği hükümetler talan eder; zavallı birkaç köylü kadın değil!"

Bu azar bana iyi geldi. Evin dış duvarındaki elektrik şartelini kaldırdım, karşılaşabileceğim yeni sürprizlere hazırlıklı, temkinli adımlarla eve girdim.
Sonunda evimdeyim; oh ya!...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder