Çarşı pazar dolanmış, hem yorulmuş, hem acıkmıştım. İyi hizmet verdiğini bildiğim bir balıkçı lokantasına gittim. Sokağa dizili boş sandalyelerden birine oturup servis yapılmasını beklemeye koyulmuştum ki, arkamdan doğru mırıltılı bir ses geldi; "Aile yerimiz var abla, gel bizde aile yeri var abla..." diyerek aralıksız, beni aile yerine davet ediyordu. Kafamı kaldırıp diğer masalara baktım, tüm müşteriler erkekti, efendi efendi rakı ve biralarını yudumluyorlardı. Şaşırdım. Eskiden bu lokantada, kadın erkek sayısı neredeyse eşit olurdu. Arkama döndüm; hâlâ konuşan mırıltının sahibi gence; "Burası benim dayımın yeri, sakın ha dayım seni görmesin!" dedim. Genç, toz oldu! "Dayı" sözcüğünü çağrışım etkisi güçlü olduğu için bilerek seçmiştim. İşe yaradı!
Daha düne değin Mersin'de, "aile yeri" diye bir kavram yoktu. Bu kavramın oluşmasına, kadınların görünmez oluşuna yaşadığımız yeni siyasi atmosfer mi neden oldu, yoksa Mersin'in aldığı aşırı göç mü? Yoksa her ikisi birlikte mi?.. Anlayamadım.
'Bayan yanı'ndan sonra, bir de 'aile yeri' kavramı çıktı karşıma. Beni, asla 'aile yeri'ne oturtamayacaklar!